top of page
Yazarın fotoğrafıBerkay Vahapoglu

Psikoz, Psikotik Bozukluklar ve Şizofreni

Güncelleme tarihi: 28 Ara 2023

Psikoz bir hastalık değil bazı psikiyatrik bozukluklara eşlik edebilen bir durumdur. Psikozda beynin gerçekliği değerlendirme mekanizmasında bozukluklar meydana gelir.


Kişi; beynindeki yapısal veya hormonal dengesizlik nedeniyle çevresindeki durumları olduğundan farklı algılayabilir. Bu durum da kişinin gerçeklikle bağını zayıflatabilir. Kişinin kendilik algısı ve gerçeklik algısında bozulmalar meydana gelir.


Algı ve düşünce sürecindeki bozulmaların en sık yansıması olarak ise hezeyanlar, halüsinasyonlar, dağınık davranış ve konuşmalardır.


Psikozun şizofreni dışında da eşlik ettiği bazı psikiyatrik bozukluklar vardır. Bunlar;


  • Major depresyonu olan birinin hastalık seyrine kimi zaman psikotik belirtiler eklenebilir.


  • Bipolar bozukluk manik ve depresif dönemlerinde psikotik belirtiler yaygın olarak görülür.


  • Ağır stres durumlarında (yas, travma gibi) kısa süreli psikotik belirtiler görülebilir.


  • Madde ve alkol kullanımı ile geçici psikotik belirtiler görülebilir (kimi zaman daha uzun sürebilir).


  • Alzheimer gibi demansiyel (bunama ile ilgili) tablolar


  • Kişilik bozukluklarıdır (antisosyal, borderline, paranoid kişilik bozukluklarında geçici psikotik belirtiler görülmesi gibi).

 

Psikotik Bozukluklar


Psikoz, bazı psikiyatrik hastalıkların gidişatında tabloya eklenebildiği gibi bazılarının ise temel belirtisidir. Hastalığın belirtileri arasında psikozun temel taşı olduğu bu durumlar ise ''Psikotik Bozukluklar'' olarak sınıflandırılır. Bunlardan daha sık karşılaşılanlar;


  • Şizofreni

  • Kısa psikotik bozukluk ve Şizofreniform bozukluk

  • Şizoafektif bozukluk

  • Hezeyanlı bozukluk

  • Diğer psikotik bozukluklar

  • Maddeye bağlı psikotik bozukluktur (tablo daha süreğen bir hal aldığında madde kullanımı değil psikoz hastalığın temelini oluşturur).



Psikotik bozuklukların temel hastalığı şizofrenidir

 

Şizofreni


Şizofreni psikotik bozukluklar sınıfının temel hastalığıdır. Şizofreni çeşitli durumlarla karşımıza çıkabilse de temel belirtiler psikotik belirtilerdir.


Şizofreni; halüsinasyon ve hezeyan gibi psikotik belirtilerin alevlenip yatışması ile giden, ara dönemlerde de bazı psikoz dışı belirtilerin görülmeye devam ettiği, sosyal ve mesleki işlevsellikte önemli kayıplara neden olabilen, süreğen nitelikte bir beyin hastalığıdır.


Şizofreninin temel belirtileri ve tanı kriterleri


  1. Hezeyanlar (sanrı, delüzyon)

  2. Halüsinasyonlar (varsanı)

  3. Dağınık konuşma (konuşmada; sözcükler arasında bağlantı bulunmayabilir, hasta yeni kelimeler türetilebilir, amaca yönelik olmayan anlamsız cümleler kurabilir)

  4. Dağınık davranış (Amaca uygun olmayan, dış dünyadan kopuk, anlamlandırılamayan davranış örüntüsüdür)

  5. Negatif belirtiler (içe kapanma, konuşmama, mimiklerinde sığlaşma, amaca yönelik davranışlarında azalma, özbakımını önemsememe gibi belirtilerden oluşur)


  • Bu beş belirtiden en az ikisinin bir ay boyunca görülmesi şizofreni tanısı için gereklidir.


  • Bu belirtilerin kişinin sosyal ve mesleki işlevselliğini bozması gerekir.


  • En az altı ay boyunca hastalığın artakalan veya öncü belirtilerinin görülmesi gerekmektedir (bir aydan kısa durumlarda kısa psikotik bozukluk, bir altı ay arası devam eden durumlarda ise şizofreniform bozukluk olarak adlandırılır).


  • Bu durum başka bir tıbbi hastalıkla veya ilaç/madde kullanımıyla açıklanamamalıdır.

Şizofreni tanısı psikiyatrik özgeçmiş, ruhsal durum muayenesi, aile görüşmesi ve olası diğer durumların ekartasyonu ile koyulur. Klinik bir tanıdır. Diğer durumların dışlanması için beyin MR, EEG, kan tahlilleri gibi tetkiklere gereksinim duyulur.


Tek görüşmede ilk kez psikiyatriste başvuran bir hastada şizofreni tanısı kesinleştirilmez. Genellikle hekim ''diğer bir psikotik bozukluk'' ön tanısıyla gerekli incelemeler ve uzun süreli takip (en az altı ay) sonrası tanıyı koyar.


Şizofrenide en sık görülen belirtiler

Şizofrenide psikotik belirtiler dışında sık görülen belirtiler;


  • Güdülenmede azalma, motivasyon eksikliği

  • Çevreye ilgisinin kaybolması

  • Karar verme yetisinde bozulmalar

  • Duygusal dengenin olmaması, uygunsuz ani çıkışlar görülmesi gibi

  • Kişinin yüz ifadesinde ve konuşmasında monotonlaşma

  • Yavaş hareket etme, donakalma, volta atma gibi davranış ve hareket bozuklukları

  • Göz teması kurmaktan rahatsız olma

  • Özbakımda azalma; daha az banyo yapma, saç sakal bakımına dikkat etmeme gibi

  • Kültürel normlara uygunsuz giyinme

  • Bir işi sürdürmede zorluk



 

Şizofreni mi? Psikotik bozukluk mu?


Hastaların ilk yatışı veya tedaviye ilk başvuruları sonrası, hastalığın erken dönemlerinde epikrizinde veya reçetelerinde şizofreni veya psikotik bozukluk tanısı bulunabilir. Bu durum zaten hastalıkla ilgili ''içgörü'' yokluğu (hastalığının veya belirtilerin farkında olmama) olan hastalarda ve onların yakınlarında kafa karışıklığına sebep olabilir.


Hastalığın başlangıcında şizofreni için sayılan belirtiler görülse dahi en az altı aylık bir gözlem yapılmadan şizofreni tanısı koymak güçtür. Hastalığın çekirdeğini psikotik belirtilerin oluşturduğu tabloları başlangıçta psikotik bozukluk olarak değerlendirip hastalık gidişatına göre tanıdan bahsetmek daha doğru olur. Bu gidişatta kimi zaman (kısa psikotik bozukluk) tekrar psikotik belirtilere rastlanmaz. Kimi zaman ise tekrarlayan psikotik alevlenmeler ve ara dönemlerde kısmi düzelme ile seyreden bir şizofreni tablosu görülür.


Örnek olarak bu vakada;


Yirmi bir yaşında erkek hasta bir ay süren psikotik belirtilerle (takip edildiğine, çevresindekilerin kendisine komplo kurduğuna dair hezeyanlar ve işitsel varsanılar) hastaneye yatıp tedavi görüyor ve ''Diğer Bir Psikotik Bozukluk'' tanısıyla taburcu ediliyor.


Psikotik sürecin öncesinde ise belirgin hastalık öncesi belirtileri görülmemiş (içe kapanma, anlamsız davranışlar gibi). Sonrasında belirtiler ilaçlarla tam olarak düzeliyor. Tedavisinin üçüncü ayında hastada psikoz lehine bir bulgu saptanmıyor.


Hastanın mevcut tablosu şizofreni lehine olmasa dahi bir psikoz durumu yaşanmış olması bir tedavi düzenine uymamızı gerektirir. Bu hastada genellikle bir yıl aynı dozda antipsikotik tedavi ve düzenli kontroller ile tedaviye devam edilir. Hastanın kalıntı belirtileri mevcut ise bunun süresi ve yapısı tanı ve tedavide önem arz eder. Şizofreni belirtilerine dair bir veri yoksa hastanın durumuna göre bazı durumlarda ilaç dozunda yavaşça azaltma yapılarak tedavi sonlandırılabilir.

 
Hezeyanlar ve halüsinasyonlar tüm psikoz tablolarının temel belirtilerindendir.

Hezeyanlar (sanrı, delüzyon): Kültürel normların dışında, yetersiz veya anlamsız kanıtlara dayanan, aksi gösterilse dahi değişme eğiliminde olmayan, kalıplaşmış fikirlerdir. Buna örnek olarak;


  • Evden nadiren dışarı çıkan, kendi halinde, ailesiyle yaşayan birinin insanların kendisini takip ettiğini, evine kameralar yerleştirildiğini, teröristlerin kendisine zarar vermek istediğini düşünmesi verilebilir. Kişinin açık bir kanıt olmadan böyle bir düşünceye sahip olması çevresi tarafından şaşkınlık uyandırabilir.

  • Kişi kedini Allah'ın elçisi olarak görebilir. Bununla ilgili uygunsuz kanıtlar öne sürebilir. Dünyada varlığının dini bir nedenle olduğunu düşünür ve bunun etkisinde hayatı şekillenebilir. Terapiyle veya konuşarak hezeyanları tedavi etmek mümkün olmaz.


Şizofreni hastalarında işitsel halüsinasyonlar sık görülür


Halüsinasyonlar (varsanı): Dışarıdan bir uyaran olmamasına rağmen bir duyunun (ses, görüntü, koku gibi) algılanmasıdır. Genellikle işitsel varsanılar görülür. Daha nadir olarak da görsel varsanılar görülebilir. Bazı şizofreni tanılı hastalarda ise halüsinasyon görülmeyebilir.


  • Kişinin odada tek başınayken adını söyleyen sesler duyması buna bir örnektir.

  • Genellikle yorum yapan, seslenen, emir veren insan sesleri duyulur. Kimi zaman da hasta bu seslere cevap verir ve çevresinde kendi kendine konuşuyor izlenimi uyanır.

  • Hastalık başlangıcında elementer varsanı dediğimiz anlamlı bir içeriği olmayan, basit sesler de (hayvan sesi, tıkırtı, vızıltı gibi) duyulabilir.

  • Burada hasta sesi gerçekten duyar.Beyinde sesin algılandığı bölgedeki farklılıklar nedeniyle psikozda dış uyarandan bağımsız da ses işitilebilir.



 

Şizofreninin sıklığı ve başlangıç özellikleri


  • Toplumda yaklaşık olarak her bin kişini yedisinde şizofreni görülür. Şehir merkezlerinde daha sık görülür.


  • Kadın ve erkeklerde benzer oranda görülür (erkeklerde biraz daha sık).


  • Şizofreni, her hastada farklı başlangıç özellikleri ve gidişat gösterse de genelde başlangıçta belirtiler sinsi ilerler.


  • Genç erişkinlik veya ergenlikte içe kapanma, anlamsız ve acayip davranışlar, dış dünyaya karşı olan ilgisini yitirme, uyku bozuklukları, öğrenim başarısında belirgin düşüş, duygulanımda ve düşüncelerde garipleşme gibi belirtiler şizofreni tablosu tam olarak oturmadan sıklıkla görülür.


  • Bu belirtiler ergenliğin doğal seyrindeki bazı zorlanmalar veya başka psikiyatrik hastalıklarda da görülebilmektedir ve doğrudan şizofreni tanısı koydurmaz. Ancak bu belirtilerin varlığında bunların takibi gerekir.


  • Bu hastalık öncesi belirtilerin devamında bazen bir stres faktörüyle (askerlik, travma, kayıp gibi) bazen de stres faktörü olmadan hezeyanlar, halüsinasyonlar, anlamsız davranış ve konuşma paternleri oluşmaya başlar.


  • Bu süreç genellikle erkeklerde 18-25 yaş, kadınlarda ise 25-35 yaş aralıklarında görülür. Ancak elli yaş ve sonrasında başlangıç da nadir değildir.


  • Başlangıç döneminde psikotik belirtilere rağmen hasta genellikle tedaviyi kabul etmez. Ayaktan tedaviye uyum sağlayamayan hastalar uzun süre tedavisiz kalabilmektedir. Tedavisiz geçen süre ise hastalığın gidişatını olumsuz etkiler.


  • Şizofreni başlangıçta zeka seviyesiyle yakından ilişkili değildir. Ancak hastalığın etkileriyle gidişatta bilişsel işlevlerde bozulma, hesaplama, yargılama, yorumlama gibi becerilerde bozulma genellikle görülür.



 


Şizofreniye neden olabilen etkenler;


Şizofreninin çoğu tıbbi hastalık gibi net olarak saptanmış bir nedeni yoktur. Ancak bazı faktörlerin şizofreni gelişiminde etken olabileceği öne sürülmüştür. Bunlar;


Hormonal ve yapısal dengesizlikler:


  • Şizofreni hastalarında dopamin, serotonin ve glutamat gibi hormonların işleyişinde bozulmalar saptanmıştır.

  • Beynin bazı bölgelerinde yüksek dopamin miktarı halüsinasyonlar ve hezeyanlardan sorumlu olurken bazı bölgelerde az görülmesiyle de negatif belirtiler ortaya çıkmaktadır.

  • Antipsikotik ilaçlar da bu hormonal dengesizliği düzeltmede kullanılmaktadır.

  • Aynı zamanda beyinde bazı bölgelerin (prefrontal korteks, hipokampus gibi) yapısal bozukluklar gösterdiği saptanmıştır.



Genetik faktörler:


  • Yapılan çalışmalarda anne veya babada şizofreni tanısının olması ile çocuklarında şizofreni görülme riskinin, toplumdan yaklaşık on beş kat fazla bulunmuştur.

  • Toplumda %0.7 olan risk annesi veya babasında şizofreni tanısı olmasıyla %12-13'lere çıkmaktadır.

  • Hastalığın oluşumunda öne sürülen genler olsa dahi net olarak bu tablodan sorumlu genler bulunmamaktadır.


Çevresel faktörler:


  • Gebelikte annenin geçirdiği enfeksiyonlar

  • Doğum komplikasyonları

  • Çocukluk çağı travmaları veya ihmalleri

  • Gebelik öncesi babanın kırk yaşından büyük olması

  • Madde kullanımı öne sürülen çevresel faktörlerin başında gelmektedir.


 

Şizofrenide Gidişat


Hastaların yaklaşık %30'u iyi gidişata sahip olup, tedavi altındayken işlevselliklerinde kısmi bozulmalarla hayatlarına devam ederler. Hastalık öncesinde yapabildikleri işlere genellikle devam edebilirler. Bu hastaların hastane yatışı az olabilir ve psikotik belirtiler tedavi sürecinde tekrarlamayabilir. Genelde ilaç tedavisini düzenli kullanırlar.


Hastaların yaklaşık %30'unda tedaviye uyum sağlanmaz veya tedaviye rağmen düzelme görülmeyebilir. Bu grup hastaların hastalık gidişatı kötü seyreder. Halüsinasyonlar ve hezeyanlar süreğen olarak görülebilir. Olağan dışı konuşma ve hareketleri nedeniyle sosyal ve mesleki işlevsellikleri genelde yoktur. Genellikle süreğen psikotik alevlenmeler ile bilişsel işlevlerinde önemli ölçüde gerileme görülür. Hastane yatışlarından ve tedaviden az miktarda fayda görürler.


Şizofreni hastalarının yaklaşık %40'ında ise orta şiddette düzeyde gidişata sahiptir. Bu hastaların bilişsel işlevlerinde bozulmalar görülebilir. Sosyal içe kapanma gibi negatif belirtiler süreğen olabilir. İlaç tedavisini düzenli kullanması ile tabloda kısmi düzelme görülür. En alevli dönemlerindeki psikotik belirtiler hastane yatışı ve tedaviyle genellikle düzelse de negatif belirtilerde önemli ölçüde düzelme görülmeyebilir. Bu hastaların işlevsellikleri kısmen düzelir. Genellikle daha hafif işlerde çalışabilirler.


 

Şizofrenide Tedavi



İlaç kullanımına uyumsuzluk olursa enjeksiyona geçiş yapılabilir.
  • Şizofreni tedavisinin temelini antipsikotik ilaçlar oluşturur.


  • En sık kullanılanlar; risperidon, olanzapin, klozapin, ketiapin, aripiprazol, haloperidol, paliperidon, amisulpirid, zuklopentiksol gibi ilaçlardır.


  • Tedavi genellikle ağızdan tablet yoluyla olsa da tedavi uyumunun sağlanamadığı hastalarda aylık veya iki haftalık enjeksiyonlar da uygulanabilir.


  • Çoğu tıbbi hastalıkta olduğu gibi şizofrenide de ilaçlar hastalığı tamamen yok etmez. Ancak ilaçlar belirtileri düzelterek hastalığın kontrol altına alınmasına yardımcı olur.


  • Tedavide halüsinasyonlar, hezeyanlar veya dağınık davranışlar nedeniyle kişi çevresine veya kendine zarar verme riski saptanırsa yatış gereklilik kazanır. Kimi zaman hasta mevcut hastalığını reddeder ve zorunlu yatış gerekli olabilir.


  • İlaçların yanında ülkemizde Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinde (TRSM) beceri kazandırma ve sosyal iletişimin temel olarak gözetildiği terapiler uygulanmaktadır. Şizofrenide uygulanan terapilerde temel amaç hastanın hastalık belirtilerini öğrenmesini sağlamak, mesleki ve sosyal becerisini geliştirmektir.


  • Antipsikotik ilaçlar, şizofreni hastalarında ilk psikotik dönem sonrası; belirtiler tam düzelirse en az bir yıl daha kullanılmalıdır.


  • Şizofreni hastalarının büyük bir kısmında ise süreğen tedavi gerekmektedir.


  • Antipsikotik tedavilerle belirtilerinde gerileme olmayan ve yatış gereken hastalarda ise EKT (elektro-konvulziv tedavi) uygulanabilmektedir.


 

Sonuç olarak; şizofreni algı, düşünce ve davranışların yönlendirilmesinde ağır bozulmaların görülebildiği süreğen bir beyin hastalığıdır. Antipsikotik ilaçlar temel tedaviyi oluştururken, hastalara sosyal ve mesleki beceriler kazandırmak da tedavide çok önemli bir yer tutar. Şizofreninin yarattığı belirtiler tedavisiz kalırsa hem aileye hem de hastalara yaşam boyu sıkıntı verebilir.



 

Kitap Önerisi


11.987 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page