top of page
Yazarın fotoğrafıBerkay Vahapoglu

Ruhsal Travma Nedir?

Güncelleme tarihi: 12 Mar 2022

İnsanlar, yaşam boyu üzüntülü, gergin, kaygılı hissettikleri birçok olayla karşılaşırlar. Ancak bunların az bir kısmı gerçekten travma niteliği taşır.


Psikiyatride travma genellikle şu şekilde tanımlanır;


''Bireyin, kendisinin veya başkalarının; ölüm, ciddi yaralanma veya cinsel saldırı gibi fiziksel bütünlüğüne tehdit oluşturan olayları yaşaması veya bunlara tanık olması''



 

Travmatik yaşantı olarak adlandırılabilen durumlara örnek olarak;


  • Doğrudan travma yaratan olayın içinde bulunmak (cinsel saldırıya maruz kalmak, trafik kazasında ölüm veya ciddi yaralanma tehlikesiyle karşılaşmak gibi).


  • Başkalarının başına travmatik olay geldiğine şahit olmak (trafik kazasında birinin ölmesine şahit olmak, yakınında birinin yaşam tehdit edebilecek fiziksel şiddete maruz kalmasına şahit olmak gibi).


  • Aile üyelerinin veya yakınlarının yaşam tehdit edici bir olayla karşılaştığının haberini almak.


  • Travmaya maruz kalan kişilerin travmatik olay ile ilgili detaylarına maruz kalmak (depremde insanlara ilk müdahaleyi yapan arama kurtarma ekipleri, cinsel istismara uğramış çocukları muayene eden bir hekim, parçalanmış insan bedenini inceleyen polis memuru gibi) verilebilir.


 

Travmatik olaylar genellikle bu üç ana başlıkta görülür;


İnsan kaynaklı felaketler: Doğrudan insan hatası veya insanlar tarafından tasarlanmış bir sistem hatası ile oluşurlar. Trafik kazaları, fabrika veya santrallerdeki patlamalar, maden ocaklarında görülen felaketler buna örnek verilebilir.


Doğal afetler: Depremler, seller, doğa kaynaklı yangınlar bu kategoridedir.


Şiddet, suç, terör olayları: Savaşlar, yaralama, öldürmeye teşebbüs, soygunlarda tehdit alıkoyma davranışları, tecavüz ve cinsel istismar gibi cinsel saldırılar, aile içi şiddet bazı travmatik olay örnekleridir.



1999 Gölcük depremi ülkemizde yaşanan en geniş çaplı travmatik hadisedir.

Bunlar dışında; düşük tehdidi ile yoğun kanama geçiren bir gebe, yakın birinin beklenmeyen ani ölüm haberi gibi durumlar da kişinin ölüm tehlikesine karşı verilen yoğun çaresizlik ve korku duygusuna neden olur ve travmatik olay niteliğinde sayılabilir.

 

Travmatik olay sonrası oluşan belirtiler


Travmatik olayı tekrar tekrar anımsamak: Travmaya maruz kaldıktan sonra beyinde travma ile ilgili anılar saklanır. Bu anılar kendiliğinden zihinde canlanabilir (flashback/yeniden yaşantılama). Bu sırada travma anında yaşanmış olan bazı görüntüler, sesler, hisler algılanabilir. Öfke, korku, endişe gibi duygusal tepkiler oluşabilir.

Yeniden yaşantılamalar beynin hala travmatik anıyı işlemeye devam ettiğini gösteren belirtilerdir.



Travmayı anımsatan olaylarda travma anını yaşantılamak: Örnek olarak;


Cinsel saldırıya uğramış bir kişinin saldırıyı gerçekleştiren kişiye benzer kişileri gördüğünde benzer belirtileri yaşantılaması


Kalabalık içerisindeyken patlama nedeniyle ölüm tehlikesi geçiren bir kişinin kalabalık ortamlarda travma anındaki belirtileri yaşaması verilebilir.



Kaçınma davranışları: Travma yaşantılayan kişiler bu olaydan bahsetmekten çekinebilirler. Olayı anlatırken o anını tekrar yaşamak, duyguların kendisini zor durumda bırakması kişiyi çok rahatsız edebilir. O olayın olduğu yerlere gitmek istemeyebilirler.

Olayı anlatmaktan o kadar çok rahatsız olurlar ki bu durum kişinin tedaviye başvurmasını engelleyebilir. Ancak olayı anlatmak rahatsız edici duyguların azalması için gerekli olan bir süreçtir.


Uyku bozuklukları: Travma sonrası uykuda olay anının tekrarladığı rüyalar sıklıkla görülür. Kimi zaman da içeriği değişen ve travmadan daha da etkili korkutucu rüyalar görülebilir. Kişi sıklıkla bu rüyaların içindeymiş gibi hisseder. Uyku sırasında irkilme, bağırma, söylenme gibi davranışlar görülür.


Rüyaların etkisiyle kişi çarpıntı, terleme gibi belirtilerle panik halinde uyanabilir. Çevreden gelen sesler travmayı hatırlattığı için veya kişi gözlerini kapattığında anıyı tekrar yaşantıladığı için uykuya dalmada güçlük görülebilir.


Aşırı uyarılma belirtileri: Kapı çaldığında, telefon geldiğinde veya birisi dokunduğunda kişide aniden irkilme görülebilir. Aşırı uyarılma nedeniyle kişi kendini ''diken üzerinde'' gibi hisseder. Travmanın beyinde devam eden etkisiyle adrenalin hormonunun sürekli olarak yüksek olması, beynin çevreden tehlike gelebileceğine dair sürekli uyarılmış olması bu aşırı uyarılma tepkilerine neden olur.

Öfkeyi kontrol etmekte güçlük, çarpıntı, terleme, yaygın kas ağrıları da vücutta adrenalin ve benzeri kimyasalların bedende yüksek miktarda bulunmasıyla ilişkilidir. Bu beyinden gelen ''tehlikedesin'' sinyallerinin devam etmesiyle devam edebilir.


Beyin, kişiyi tehlikeden korumak için vücutta adrenalin gibi kimyasalların salgılanmasını sağlar. Ancak tehlike yokken oluşan bu durum yaşamı güç kılacak belirtilere neden olur.


Hafıza bozuklukları: Travma sonrasında kişi; okuma, konuşmayı sürdürme, dinleme, yeni bilgileri kaydetme gibi işlevleri yerine getirmekte zorlanır.


Hala tehlikeyi hisseden beyin travmayla o kadar meşguldür ki beyinde yeni bilgileri işlemeye yetecek zihinsel alan yoktur.


Depresif belirtiler ve suçluluk düşünceleri: Daha önce keyif alınarak yapılan aktivitelerden eskisi gibi keyif almamak, özbakımda azalma, gün içinde sıklıkla mutsuz hissetmek, iştah ve cinsel istekte azalma gibi depresif belirtiler travma sonrası sıklıkla görülür. Depresif belirtilerin yoğun olması durumunda kişi bir hekime başvurmalıdır. Bu durum kişinin ilaç tedavisi almasını gerektirebilir.


Travmada yakınlarında zarar gören insanların varlığında kişi bazı davranışlarının buna sebep olabildiğini düşünebilir. Kazalardan sonra ''hep benim yüzümden onun başına bu geldi'' ''onu kurtarabilirdim'' gibi düşünceler travmaya maruz kalmış kişilerde görülebilir.

Suçluluk düşüncesi cinsel saldırılara maruz kalanlarda da sık gözlenir. Saldırı sonrası kişi ''ben bunu yapmasaydım böyle olmazdı'' gibi durumla örtüşmeyen düşüncelere kapılabilir. Bu düşünce de kişide olayı başkalarıyla paylaşması konusunda endişe yaratabilir.

 

Belirtiler ne zaman tedavi edilmesi gereken düzeye ulaşır


Çoğu psikiyatrik bozuklukta olduğu gibi travmaya maruz kalan kişilerde görülen belirtilerin şiddeti, süresi ve işlevselliği etkileyip etkilememesi tedavi gerekliliğini gösterir. Çoğu kişide travma sonrası bu belirtiler görülürken belirtiler insanların az bir kısmında tedaviyi gerektirecek kadar ağır şiddette ve uzun sürelidir.


Travma sonrası pek çok kişi bu belirtileri deneyimler. Eğer bu belirtiler bir aydan uzun sürüyorsa ve işlevselliği bozacak düzeyde ise Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) düşünülmelidir.


Olayın şiddeti, kişinin psikolojik özellikleri, maruz kalınan travmanın türü, travmaya neden olan kişinin yakınlığı, çevreden gelen tepkiler bu belirtilerin süreğen olup olmamasında önemlidir.


 

Bu konuda faydalanabileceğiniz kitaplar



1.729 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page