top of page
Yazarın fotoğrafıBerkay Vahapoglu

Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)

Güncelleme tarihi: 12 Mar 2022

Çoğu insan sosyal ortamlarda söz almada, performans sergilemede, bir buluşmada veya iş görüşmesinde kaygı yaşayabilir. Fakat sosyal anksiyete bozukluğunda (SAB) eski adıyla sosyal fobide durum bunlarla sınırlı değildir. SAB olan kişilerde başkalarının olduğu ortamda sadece bulunmak bile olağan dışı düzeyde kaygı oluşturabilir.


Sosyal anksiyete bozukluğu; sosyal ortamlarda oluşan izlendiğine veya eleştirileceğine dair korku ve kaygının neden olduğu önemli işlevsellik problemlerinin ve sosyal ortamlardan kaçınmanın da görüldüğü bir anksiyete (kaygı) bozukluğudur.



Kişi rezil olacağına ve eleştirileceğine dair düşüncelerle yoğun bir kaygı yaşar. Bu kaygı halinin hemen her toplu ortamda oluşması mümkündür. Sosyal anksiyete bozukluğu hastalarında görülebilen bazı durumlar, duygu ve düşüncelere örnek olarak;


  • Sohbet başlatmada güçlük çekme

  • Yemek yerken davranışlarının gözlemlendiği düşüncesi ve rezil olma korkusu

  • Bir topluluk içinden yürüyerek geçerken tüm gözlerin üzerinde olduğu ve kişilerin kendisini yargıladığı kaygısı

  • Toplu taşıma araçlarında seyahat ederken insanların kendisine baktığı, ''adama bak'' ''ne tuhaf'' ''ne çirkin'' gibi yargılarda bulunduğuna dair düşünceler

  • Duygusal yakınlaşmalarda olağan dışı kaygı hali

  • Biriyle tanışma sırasında eleştirilme, rezil olma, yanlış bir şey yapma kaygısı

  • Telefonla konuşma sırasında endişe hali

  • Bir istekte bulunmakta güçlük çekme

  • Bir karara itiraz etmekten çekinme, itiraz ederse toplulukta kabul göremeyeceği, düşüncesinin saçma bulunabileceğine dair yoğun kaygılar

  • Umumi tuvalet kullanırken rezil olma korkusu, gözlerin üzerinde olduğu düşüncesi verilebilir.


SAB olan kişiler genellikle bu yoğun kaygı halinin ve düşüncelerin saçma olduğunu bilirler. Ancak durum sırasında ''rezil oluyorum'', ''gözler üzerimde'' gibi düşüncelerin etkisinden kurtulamazlar.


Kaygı kişide bazı fiziksel belirtilere neden olur. Çoğu anksiyete bozukluğunda da görülebilen bu fiziksel belirtiler;


  • Kalp hızında artış, çarpıntı

  • Ellerde veya tüm vücutta titreme

  • Yüzde sıcaklık hissi bazen kızarma

  • Mide ve bağırsakta rahatsızlık hissi, bulantı (bu kimi durumlarda tuvalete gitme ihtiyacı doğurabilir)

  • Terleme

  • Hızlı ve kesik nefes alıp verme, nefes açlığı hissi

  • Göğüste sıkışma hissi

  • Ellerde uyuşma

  • Baş dönmesidir.


Bu fiziksel belirtiler kişilerde ''yüzümün kızardığı, ellerimin titrediği dışarıdan anlaşılıyor'' ve ''yüzümün kızardığını gördü ve beni çok yetersiz biri olarak görüyor'' gibi ikincil düşünceler yaratabilir. Bu düşünceler, kaygının daha da artmasına neden olup mevcut fiziksel belirtileri sürdürerek kısır döngü oluşturabilir.

 

Kaçınma davranışı

Kişi, sosyal ortamlarda yaşanan bu düşünceler ve yoğun kaygı nedeniyle bir süre sonra bu ortamlardan veya kaygı yaratacak eylemlerden uzak durmaya başlayabilir. Buna ''kaçınma davranışı'' denir.

SAB ve kaçınma davranışına örnek olarak;


  • Yirmi bir yaş kadın hasta evden okula dolmuşla gidiyor ve ineceği durağı söyleyecekken ''sesim kısılır, çıkmaz herkese rezil olurum'' düşüncesiyle endişe yaşıyor.


  • Başka birinin de aynı yerde inmesini ümit ederek şoföre seslenmiyor. Seslendiği zamanda ise çok yoğun kaygı yaşıyor.


  • Kişi aylar içinde bu kaygıya katlanmakta güçlük çektiği için giderek şoföre daha az seslenmeye başlıyor.


  • Kimi zaman da okuldan çok uzakta inip yürümek zorunda kalıyor ve bu nedenle derse geç kalıyor.


  • Bu hastanın kaçınma davranışı dolmuşa binmek yerine okula yürüyerek gitmek veya dolmuşa bindiğinde şoföre seslenmemek olabilir.


 

Sosyal anksiyete bozukluğunun özellikleri


  • Sosyal anksiyete bozukluğu genellikle çocuklukta veya ergenlikte (10-17 yaş arası) başlayıp tedavisiz kalırsa süreklilik gösteren bir hastalıktır.


  • Toplumda en sık görülen psikiyatrik hastalıklardandır. Toplumda yaşam boyu görülme sıklığı yapılan çalışmalarda %2.5 ile 13 arasındaki oranlarda saptanmıştır.


  • SAB tanılı hastaların bir kısmında belirtiler; sunum yapma, söz alma, yeni biriyle tanışma, flört etme gibi daha sınırlı durumlarda görülür. Bu grup tedaviye daha iyi cevap verir ve işlevsellikleri genellikle iyidir.


  • Bir grup hastada ise belirtiler neredeyse tüm sosyal etkileşimleri kapsayacak şekilde görülür. Bu hastalarda belirtiler daha şiddetlidir. Tedaviye daha az yanıt ve kaçınma davranışları da daha sık görülür.


  • Hastalığın tedavisiz kalan ağır formlarında belirtiler nedeniyle kişi; eğitim veya meslek hayatını sürdüremeyebilir, ilişki kurmada güçlükler yaşayabilir, yakın çevresi dışında başka insanlarla görüşemeyebilir.


Sosyal anksiyete bozukluğu basit bir utangaçlıktan öte bir tablo olup ağır formlarında kişinin tüm hayatını etkileyip mesleki ve sosyal işlevsellik kayıplarına neden olabilen bir HASTALIKTIR.

  • Sosyal anksiyete bozukluğunda belirtilerin, düşüncelerin ve kaçınma davranışlarının görüldüğü durumların olağanın dışında olması gereklidir.


Örneğin; sınıfta sunum yapmak için ilk kez kürsüye çıkan bir öğrencinin endişe duyması, kelimeleri karıştırması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak bu durumun sürekli tekrarlaması, çok yoğun kaygı duyulması ve sınıfa gelmeme gibi kaçınma davranışlarının görülmesi durumunda bir hastalıktan söz edebiliriz.

 

Sosyal anksiyete bozukluğunun nedenleri


  • Genetik etmenlerin SAB oluşumunda rol aldığı bilinmektedir. Birinci derece akrabalarında SAB olan kişilerin topluma göre iki-üç kat daha sık SAB geliştirdiği saptanmıştır. Farklı ailelerde büyümüş tek yumurta ikizlerinde yapılan çalışmalarda kardeşlerden birinde SAB varsa diğerinde de SAB gelişme riski %30 ile 50 oranında saptanmıştır.


  • Geçmişte yaşanmış olumsuz sosyal deneyimler kişiler arası ilişkilerde hassasiyet yaratabilir. Erken yaşta sosyal ortamlarda yaşanan aşağılanma, alay edilme gibi travmatik etkisi olabilen olaylar sosyal anksiyetenin oluşmasına katkıda bulunabilir.



  • Mükemmeliyetçilik ve kişiler arası ilişkilerde güvensizlik gibi kişilik özelliklerinin de SAB gelişmesinde etkili olduğu düşünülmektedir.



  • SAB olan bireylerin önemli bir kısmının; sık eleştiren, zor beğenen, yüksek beklentisi olan ebeveynlerinin olduğu öne sürülmektedir.






 

Sosyal anksiyete bozukluğunda tedavi


  • Genellikle ilaçlar ve psikoterapi tedavide birlikte kullanılır. Sadece ilaç tedavisiyle belirtiler kontrol altına alınabilse de terapi uygulanmadığında yinelemeler sık görülür.


  • MAO inhibitörlerinden moklobemid, SSRI (fluoksetin, paroksetin, sertralin) ve SNRI (venlefaksin, duloksetin) grubu antidepresanlar tedavide en sık kullanılan ilaçlardır.


  • Hastalığın belli dönemlerinde propranolol (dideral) ve benzodiazepinler de tedaviye eklenebilir.


Sosyal anksiyete bozukluğu psikoterapinin ilaçtan daha etkili olabildiği psikiyatrik hastalıklardandır. Bilişsel davranışçı terapi ise tedavide en etkili psikoterapi yöntemidir.

 

BDT'de temel basamaklar


1) Psikoeğitim: Hastalıkta belirtilerin oluşumu, hastalığın nasıl devam ettiği, fiziksel belirtilerin oluşum mekanizması ve nedenleri gibi konular ele alınır.


2) Bilişsel yaklaşım: Bilişsel müdahalede kişinin zorluk yaşadığı durumlarla, duygu, düşünce ve davranış arasındaki ilişki ortaya konulur.


Zorluk yaşanan durumların, oluşan duygunun, düşüncelerin ve bunların sonucunda yapılan davranışın kaydı tutulur. Endişe ve korku gibi duygulara sebep olan düşüncelerin geçerliliği veya uygunluğu ile ilgili çalışılır. Bilişsel müdahale tek başına yeterli olmasa dahi davranışsal müdahaleler öncesi gereken alt yapıyı oluşturmayı sağlar.


3) Davranışsal yaklaşım: Temel amaç belli bir düzen içinde ve belli davranış deneyleriyle giderek yaşanan kaygı miktarının azalmasını sağlamaktır.


  • Hastanın belirtileri gösterdiği durumlar saptanır.


  • Hastanın içinde bulunmaktan orta düzeyde zorlandığı durumlardan en çok zorlandığı duruma göre bir gidiş belirlenir.


  • Hasta ve hekim birlikte bir durum seçip bu durumla ilgili davranış deneyleri oluştururlar.


  • Bu deneylerde hasta tarafından durum sırasındaki duygu, düşünce ve davranışlar kayıt altına alınır.


  • Davranış deneylerinin devamında rahatsız edici durumlar sırasında oluşan kaygının giderek azaldığı izlemlenir.


  • Belli bir aşamadan sonra ise daha yüksek düzeyde kaygı yaratan bir durumla deneyler devam eder.


Kimi zaman hasta rahatsız edici durumlardan kaçındığı için artık anksiyete belirtilerini göremeyebiliriz. Hastanın içinde bulunmaktan kaçındığı durumlar saptanır ve davranış deneylerinin gidişatı buna göre belirlenir.


Hasta bu yoğun duyguları tekrar yaşamamak için gereken davranışsal eylemleri yapmaktan çekinebilir. Ancak tedavinin önemli basamaklarından birinin bu eylemleri yapmaktan geçtiği, yoğun duyguların başlangıçta artsa da tedaviyle giderek azalacağı unutulmamalıdır.

Sosyal anksiyete bozukluğunun psikoterapisinde sadece terapistin değil hastanın da aktif rol alması gereklidir.

4) Diğer teknikler: Çoğu anksiyete bozukluğunda olduğu gibi nefes egzersizleri, kas egzersizleri ve mindfulness teknikleri özellikle yüksek düzeyde fiziksel belirti yaşayan hastalarda kullanılabilir.


 







Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page